• Oğuz Sipahioğlu röportajı(Tasarımcı, Ford)

    HEDEF: AŞIK OLUNACAK TASARIMLAR!


     Oğuz Sipahioğlu-Furkan Bilal İyin 
     OTOTREND dergisi, Aralık 2009

    Otomotiv tasarımı kariyerini Ford-Otosan’da sürdüren ve Türkiye’nin önde gelen yeni nesil tasarımcılarından 26 yaşındaki Oğuz Sipahioğlu, çizgileriyle ve tasarıma bakış açısıyla fark yaratıyor.

    Ford-Otosan’da ne gibi deneyimleriniz oldu? Hangi modellerin tasarım sürecinde yer aldınız ya da almaktasınız?


    Ford Otosan’daki deneyimlerim çok farklı oldu. Amatör tasarımcılıktan profesyonelliğe adım atmak oldukça korkutucu bir durum aslında. Daha önce düşünmemiş olduğunuz sorunlar ve problemlerle karşılaşıyorsunuz, onları çözmeniz gerekiyor; yani her şey daha gerçek. Örnek vermem gerekirse evde oturup çizim yaparken asla maliyet düşünmüyorsunuz ya da çizdiğiniz aracın kapısının kalıptan çıkıp çıkmayacağı aklınıza gelmiyor; ancak profesyonel dünyada bütün bunlara dikkat etmeniz gerekiyor ve sınırlı bir alanda yaratıcı olmak durumunda kalıyorsunuz. Hangi modellerde çalıştığım konusuna gelince, aşağı yukarı Ford Otosan’da üretilen her aracın üstünde çalışma imkânı buldum.



    Türkiye’de taşıt tasarımının –özellikle de otomobil tasarımının- geleceğine dair öngörüleriniz neler?


    Türkiye’de şu anda çok kısıtlı çalışma alanı var; ancak bu son sıralar bazı girişimci insanların yardımı ile beraber Türkiye’nin kendi markasını üretmesi gerektiği daha fazla ortaya çıkmıştır. Bu gelişim hepimiz için çok umut verici. Artık Türkiye’nin üretim üssü olmaktan çıkıp tasarım konusunda da söz sahibi olması gerektiğini herkes fark etmiş durumda. Murat Günak‘ın Mindset projesi ve bazı cesur iş adamlarının attığı adımlarla bir yere varabileceğimize inanıyorum; ancak cesur ve güçlü olmak lazım. Artık birilerinin elini taşın altına koyup bu konuda öncü olması gerekiyor. Bu girişimler olumlu sonuçlandığı takdirde Türkiye’de taşıt tasarımın çok parlak bir geleceği olacağını düşünüyorum. Türkiye piyasasında yerli bir araç için fazlasıyla talep var.


    Tasarımda özgünlüğe bakış açınız nedir?


    Herkes yeni bir şeyler yapmak ister ve bunun için çalışır. Bugün araç üretim maliyetlerinin yüksek olması yüzünden ortak platform ve parça kullanımları bu durumu çok daha zor hale getirdi. Özgün çalışmalar büyük riskle beraber gelir. Chris Bangle’ın çalışmaları bu duruma çok iyi bir örnek. Belirli bir kesimin hoşuna gitse de nefret eden büyük bir kesim de vardır. Bugün piyasada birbirine benzeyen çok fazla araç var; ancak aynı miktarda da özgün araç görebilirsiniz. Ama bence özgünlükten çok güzellik ön planda olmalıdır. Özgün olmayan ama iyi görünen bir araç her zaman iyi iş yapar ve hatırlanır.

    Peki, çağrışım yapan çizgiler sizce özgünlüğü zedeler mi ve çağrışımsız bir otomobil tasarımı yapmak mümkün müdür?


    Bugünlerde çağrışım yapmamak neredeyse mümkün değil; çünkü inanılmaz derecede fazla araç var piyasada ve mutlaka ne kadar uğraşırsanız uğraşın birbirine benzeyen bir nokta çıkacaktır; ya da biri mutlaka benzetecektir. Ayrıca tasarımda çözülmesi gereken sorunlar her zaman vardır ve bu sorunları bir “örnekle” çözmeniz gerekir. Bir şeylere bakmanız gerekir ve daha önce bulunmuş çözümler size her zaman yol gösterir. Dolayısıyla ister istemez bazı şeyler benzer olur.  

    Tasarım felsefenizden bahseder misiniz?


    Açıkçası ben formun gücüne inanan biriyim. Bugün tasarım geneldeışık oyunları, detaylar ve karmaşık yapılarla yapılmaya çalışılıyor; oysaki geçmişte ikon olmuş araçlara bakarsanız -bu Porsche 911 olabilir ya da Lamborghini Miura, Ferrari Dino…- bu araçların camlarını tekerlerini ve farlarını sökseniz dahi tanınacak araçlardır ve bu araçları efsane yapan da budur. Bence her şey formdur.

    Otomobil sizce ihtiyaçtan ziyade kişilerin tarzını tamamlayan bir ürün haline mi geldi?


    Kesinlikle! Bugün ve gelecekte bu daha da çok olacak. Otomobil bir vasıta olmaktan çıkıp bir aksesuar haline geldi. İnsanlar kendi karakterlerini ve yaşam şekillerini tanımlayan araçlar almak istiyor. Fiat 500 ya da Mini Cooper buna çok uygun örnekler ve ileride bu örneklerin de arttığını göreceğiz. Bu konu hakkında diğer verebileceğimiz bir örnek de moda tasarımı firmalarının araçlar üzerinde yaptığı çalışmalar. Lamborghini Murcielago, Versace ya da Bugatti Veyron, Hermes gibi… Bu tamamen araçların modaya ayak uydurmasıdır. Bugün bir araç satın aldığınızda üstüne ekleyebileceğiniz aksesuar sayısı o kadar fazla ki… Trendler de buna dönüyor zaten. Kişiselleşebilen, sizin karakterinizi yansıtan, size benzeyen araçlar, çantanızla ya da ayakkabınızla uyumlu olan aksesuarlar. Bu konuda Ferrari’yi ve Pagani‘yi çok takdir ediyorum. Yaptıkları araçlara çok sahip çıkıyor ve sahiplerini de kendileri belirliyor. Kendi tasarladığım araçlara kendim müşteri seçebilsem, zannedersem paradan çok, değer veren, araba seven insanları tercih ederdim. Arabalarıyla konuşan, onlara iyi bakan, tasarladığım araca âşık olan insanların araçlarıma sahip olmasını isterdim. 

    Kadın ruhu taşıyan bir otomobil tasarlamanız istenseydi bu otomobilin en belirgin özelliği ne olurdu?


    İnsanlar genelde şirin arabaların kadın ruhu taşıdığını düşünür; ancak bence durum tam tersi, kadın ruhu taşıyan bir araba sizi çok heyecanlandırmalı, kalbinizin hızlı atmasına sebep olmalı ve hiçbir hatanızı affetmemeli. Kötü kullanıma ve yoğun trafiğe gelmemeli, biraz eski Ferrariler gibi yumuşak ve yuvarlak hatlara sahip, uzun süre trafikte kalınca hararet yapan, bir viraja hızlı girdiniz mi sizi hiç çekinmeden ilk duvarla buluşturacak; ama bağımlısı olacağınız bir araba bence kadın ruhu taşır; çünkü bütün hatalarına rağmen onu seversiniz. Benim gözümde en kadınsı ruhu taşıyan araç Lamborghini Miura’dır: Kirpikleri vardır, yüksek hızda burnu havalanır, sürmesi çok tehlikelidir, çok değerlidir ve inanılmaz derecede hayranlık uyandırıcıdır.

    OTOTREND dergisi
    Furkan Bilal İyin – Oğuz Sipahioğlu
    08.11.2009

    Turkdesignstudio.com
    Türkiye'nin taşıt tasarım stüdyosu

    0 yorum → Oğuz Sipahioğlu röportajı(Tasarımcı, Ford)

    Yorum Gönder